
Bayburt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
PEYGAMBERİMİZİN ÖRNEK AHLAKI


Yazar : Mehmet PAKSU
Yayınevi : Yeni Asya Yayınları
AHLAKTA MÜKEMMEL ÖRNEK
Güzel ahlak adı altında toplanan tüm güzel vasıfları örnek insan olarak en mükemmel şekilde yaşayan insan hiç şüphesiz Peygamberimizdir (a.s.m.) O’nun ahlakı o kadar yücedir ki, Bizzat Cenab-ı Hak, O’na hitaben şöyle buyurur “Muhakkak Senin için tükenmeyen bir mükafat vardır. Çünkü Sen pek yüce bir ahlak üzerindesin” (Kalem süresi 4)
Nitekim, Hz. Aişe Efendimizin ahlakından örnek almak isteyen Sahabilere şöyle buyurmuştur: “Siz Kur’an’ı okuyor musunuz? O’nun ahlakı Kur’an’dır” Peygamberimizin hayatından her tabakadan insanlar örnek alacak yönler bulabilir. Bizatihi insan olarak O’nun hayatından alacağı sayısız fazilet ve güzellikler yanında, kendi mesleğini ve cemiyetteki yerini ilgilendirecek pekçok derside alabilir. Çünkü O’nun hayatı her yönüyle örnektir.
PEYGAMBERİMİZİN AHLAKİ HUSUSİYETLERİ
Peygamberimizin ahlakının en mühim bir hususiyeti, Allah vergisi oluşudur. Allah, O’nu kusursuz, eksiksiz, mümtaz bir şekilde yaratmıştır. O’nu terbiye edem, edep ve ahlakın en seçkin özellikleriyle süsleyen Yüce Rabbidir.
Diğer bir hususiyette birbirine zıt ve ters huyların orta yolu, doğru yolu bulmasıdır. Bazı anlar olmuş en cesur bir asker gibi meydanlara çıkmış savaşmış. Ama bu halinde bile yumuşak kalpliliğini, merhametini esirgememiştir. Bu kadar ağır bir vazife üzerinde olduğu halde, O kendisini Rabbine vermiş, Gününün büyük kısmını ibadetle geçirmiştir. Bu yönüyle dünyadan alakasını kesmiş görünse de O hep sosyal hayatın içinde idi.
O’nun ahlakı bir meleke halinde idi ki O’nu gören herkes faziletleri ile yaratıldığı kanaatine varırdı.
PEYGAMBERİMİZİN GENÇLİĞİ
Peygamberimizin çocukluk ve gençlik yılları temiz ve iffetli bir şekilde geçti. Peygamberlikten sonra nasıl bir ahlaka sahipse, peygamberlikten önce de öyle bir ahlaka sahipti. O hep temiz ve nezih yaşadı. Çünkü Allah O’nu cahiliye devrinin bütün çirkinliklerinden nefret edecek biçimde yaratmıştı. Kavmi arasında el’Emin lakabıyla anılırdı. Nitekim, müşrikler Efendimize inanmadıkları, hatta öldürmek istedikleri dönemde bile mallarını O’na emanet etmişlerdi.
YAKINLARININ DİLİNDEN PEYGAMBERİMİZİN AHLAKI
Peygamber efendimiz hiçbir halini insanlardan saklamamıştır. Çünkü O’nun her hali Sahabiler için bir örnek teşkil etmektedir. Peygamberimizin aile hayatına ait meseleleri Aişe validemizden öğreniyoruz. “Resulullah hiçbir zaman şahsı için kin tutmazdı. Birşeye kızarsa Kur’an kızdığı için kızar, beğenirse Kur’an beğendiği için beğenirdi. Ne kötü söz söyler, ne de kötülük yapmak isterdi.”
Hz. Ali ise O’nun ahlakını şöyle anlatmaktadır: “Daima güleryüzlü, güzel huylu idi. Kimse ile çekişmez bağırıp çağırmazdı. Pinti ve cimri değildi. Çok konuşmaz, boş şeylerle uğraşmazdı. Hiçbir kimseyi arkasından kınamaz ayıplamazdı.”
Enes bin Malik “O insanların en lütuf karıdır. Bir köleyi, bir çocuğu dahi geri çevirmezdi. Biri ile musafaha ettiği zaman, elini tutan kimse bırakmadıkça elini bırakmazdı.”
PEYGAMBERİMİZİN TEVAZUU
Efendimiz tevazu ve alçakgönüllülüğün en makbulünü ve erişilmesi mümkün olmayanı yaşamıştır. İnsanlar içinde hiçbir şekilde peygamberlik imtiyazını kullanmamış, kendisini üstün görmemiştir ve bir “Kul peygamber olarak kalmayı istemiştir.”. Çok defa elini öpmek isteyenleri, aşırı şekilde hürmet gösterenleri hoş karşılamazdı.
Hendek savaşında ashabıyla hendek kazmış, Kuba mescidi inşasında bir işçi gibi çalışmış, hep ashabıyla oturmuş, kendini onlardan farlı görmemiştir. Veda haccına giderken sırtında sadece dört dirhem değerinde kadife parçası, devesinin üzerinde ise yırtık bir sitte bulunuyordu.
PEYGAMBERİMİZİN HİLMİ VE YUMUŞAK HUYLULUĞU
Peygamberimiz peygamberliğinden öncede, sonra da insanların en halimi ve en yumuşak huylusu idi. O şahsına yapılan kötülüklerden dolayı hiçbir şekilde intikam almayı düşünmezdi. Kendisine yapılan türlü türlü eziyetlere, hakaretlere rağmen O tahammül ediyordu. O’nun yumuşak huyluluğuna, insanları Hakk’a davet ederken gösterdiği sabra Tevrat’ta da işaret edilmiştir. Hatta Tevrat’taki özellikleri Efendimizde olduğunu gören Yahudi alimleri de müslüman oluyorlardı. On sene hizmetinde bulunan Enes bin Malik “Bana bir kere dahi olsun of demedi” şeklinde sözleriyle O’nun hilmini tasvir etmektedir.
MERHAMETİ VE ŞEFKATİ
Merhamet ve şefkat O’nun yüce şahsiyetinin bir aynası mesabesindedir. O’nun kadar merhametli, O’nun kadar müşfik ve ince ruhlu bir insan gelmemiştir. Ki O Cenab-ı Hakk’ın Rahim ve Rauf ismini alması ne kadar merhametli ve müşfik bir kalbe sahip olduğunu gösterir. Tevbe süresinin 128. ayetinde “And olsun ki size içinizden bir Peygamber geldi ki, sıkıntıya uğramanız O’na çok ağır ve güç gelir. Size çok düşkündür. Bütün mü’minlere merhametli ve esirgeyicidir” buyurmaktadır. Fakirleri, köleleri, zayıfları korur herkese eşit muamele ederdi. Duasında da “Allah’ım beni fakir yaşat, fakirlerle haşret” diye yalvarıyordu.
FAKİR VE KİMSESİZLERE MERHAMETİ
Abdullah bin Amr bin As anlatıyor “Bir gün mescitte oturuyordum. Bazı fakir kimseler toplanmış sohbet ediyorlardı. Resulullah içeri girdi. Bir başka tarafa yönelmeden onların yanına gitti ve onlara fakir muhacirlere zenginlerden önce cenneti müjdeledi. Efendimiz evinin yanında kalan Suffe ashabının ihtiyaçlarını kendi evinin ihtiyaçlarından önce görürüdü.”
YETİMLERE ŞEFKATİ
Kendisi yetim büyüdüğü için yetimliğin ne kadar zor olduğunu biliyordu. Onlara çok müşfik davranıyordu. Kendi evinden yetim hiç eksik olmazdı. Hz. Hatice’nin ilk kazasından ölen çocuğu, hatta Ümmü Seleme ile evlendiğinde, beraberinde beş yetimi vardı. Bir bayram gününde bir kenarda karnı aç, perişan bir vaziyette ağlamaklı duran bir yetim çocuğu aldı, Karnını doyurdu, giydirdi. O’nu evlatlığına aldı.
KÖLELERE ŞEFKATİ
Peygamberimizin şefkat ve merhametinde en çok istifade edenlerin başında köleler gelir. Efendimiz bu insanları hürriyete kavuşmaları için çaba göstermiş bu konuda ashabını teşvik etmiştir. Efendimiz asırlardır süren bu müesseseyi doğrudan kaldırmak yerine tedricen kaldırma yoluna gitmiş hatta Zeyd bin Harise’yi ordu komutanlığına getirerek ders vermeye çalışmıştır.
KADINLAR ŞEFKATİ
Cahiliyede kadınların durumları perişandı. İnsanlık, kız çocuklarını gömüyor, kadınları hor ve hakir görüyorlardı. Kısa zamanda O’nun merhameti kadınlar üzerende görülmeye başladı. “Cennet anaların ayakları altındadır” buyurarak onlara yüce bir paye verdi.
ÇOCUKLARA ŞEFKAT VE SEVGİSİ
Bir çocuk gördüğü zaman mübarek yüzünü neşe ve sevinç kaplardı. Onu tutar, kollarına alır, okşar severdi. Onlara selam verir, hal hatırlarını sorardı. Hatta bir keresinde yarış yapan çocukların arasına katılmış onların neşesine ortak olmuştur. Bilhassa kendi çocuk ve torunlarına çok düşkündü. Bir dizine Hasan bin Aliyi, diğer dizine de Üsameyi alır bağrına basar “Allah’ım bunlara rahmet et” diye dua ederdi.
HAYVANLARA OLAN MERHAMETİ
Efendimiz cahilliye araplarının hayvanlara muamele hususundaki kötü davranışlarını ortadan kaldırdı. Hayvanlara yapılan eziyetlere karşı ikazda bulunuyor. Onları fazla çalıştırmamaları, aç bırakmamaları hususunda ikaz ediyordu.
DÜŞMANLARININ PEYGAMBERİMİZİN AHLAKINI İTİRAFLARI
Düşmanları tarafından bile takdir ediliyordu. Bir gün Ebu Cehil “Vallahi Muhammed muhakkak doğru sözlüdür, hiçbir zaman yalan söylememiştir” demekten kendisini alamıyordu. Yine zaman zaman peygamberimize diliyle eziyet eden ve hakarette bulunan Nadr bin Haris müşriklerin ileri gelenleri toplanmış ve onlara “ Muhammed ne şair, ne sihirbaz, ne delidir, ne de büyülenmiştir”.
Yine yabancı yazarlardan Daumer “ Muhammed und sien work” adlı eserinde “O’nun şahsında birçok meziyetler toplanmıştır ve tüm Arabistan imana gelene kadar bir lahza dinlenmemiştir” demekten kendini alamamıştır.